YOLCU (SEFERI) NAMAZI
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde sefere
çıktığınız vakit kafirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı
kısaltmanlZdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kafirler sizin apaçık
düşmanınızdır." (Nisa, 101)
Bu ayet, namazın
kısaltılmasının yeryüzünde yolculuğa çıkmakla ve korku haliyle irtibatlı olduğunu
ve bunun yüce Allah'tan kullarına yönelik bir hafifletme olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır. Ama namazı kısaltmalarının mutlaka yerine getirmekle yükümlü
oldukları bir farz olduğunu ifade etmez. Nitekim yüce Allah, bir ayette şöyle
buyurmuştur: "Nikahtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir
mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size bir günah yoktur ... "
(Bakara,236)
Bu ayet, böyle bir
durumda boşama ruhsatı vermektedir. Yani bu durumda kadınları mutlaka
boşamaları gerektiğini değil, ruhsatın olduğunu bildirmektedir.
Bir diğer ayette de
şöyle buyrulmuştur: "Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan
kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini
çıkarmalarında, kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar
için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Nur,
60)
Allah doğrusunu daha iyi
bilir, ama burada kastedilen anlam şudur: Hac'da ticaret yapmanızda bir sakınca
yoktur. Yani hacda mutlaka ticaret yapmaları gerektiği gibi bir anlam
kastedilmiyor.
Ayette de şöyle
buyruluyor: " ... bazı elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal
yoktur ... " (Nur, 60)
Şu ayet de buna örnek
oluşturmaktadır: halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin
evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın
evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı
olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman
birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, seHim
verin. İşte Allah, düşünesiniz diye ayetleri size böyle açıklar." (Nur,
24/61) Yani bu ayet, mutlak anlamda sadece sayılan bu evlerden
yiyebileceklerini, başkalarının evlerinden yiyemeyeceklerini öngörmemektedir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Yolculukta ve korku halinde namazı kısaltarak kılmak
Kitapla, Sonra Sünnetle sabittir. Korku hali olmadan yolculukta namazı
kısaltarak kılmak sünnettir. Kitap, korku hali olmadan yolculukta namazı
kısaltarak kılmanm Allah'ın bahşettiği bir ruhsat olduğunu, mutlaka yerine
getirilmesi gereken bir farz olmadığını ifade etmektedir. Korku hali ve
yolculuğun birlikte olması durumunda ise namazları kısaltarak kılmak zorunluluk
ifade eder.
Bize Müslim b. Halid ve
Abdulmecid'in rivayet ettiklerine göre İbn Cüreyc, Abdurrahman b. Abdullah b.
Ebu Ammar'dan; o, Abdullah b. Babah'dan; o da Ya'la b. Umeyye'den şöyle rivayet
etmiştir: Bir gün Ömer b. Hattab (r.a)'a şöyle dedim: Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kafirlerin size saldırmasından
korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz
kafirler sizin apaçık düşmanınızdır." (Nisa, 41101) Bugün insanlar aı1ık
korkudan emin olduklarına göre artık bu ayetin hükmü uygulanmamalı mı?
Bana şu cevabı verdi:
Bir ara benim de senin gibi kafam karışmıştı.
Gidip Resulullah
(s.a.v)'e sordum. Bana şu cevabı verdi: "Allah size bir sadaka vermiş, siz
de O 'nun sadakasını kabul edin. " Bize İbrahim b. Muhammed, Talha b.
Amr'dan; o, Ata'dan; o da Hz. Aişe (r.anha)'dan şöyle rivayet etti: Bütün
bunları Resulullah (s.a.v) yapardı; yolculukta namazı kısaltarak kıldığı gibi
kısaltmadan da kılardı.
Bize İbrahim, İbn
Harmale'den; o da İbn Museyyeb'den şöyle rivayet etti: Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Sizin en hayırlılarınız, yolculuğa çıktıkları zaman namazı
kısaltarak kılıp oruçlarını açan (veya oruç tutmayan) kimselerdir. "
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Şu halde burada ihtiyar (isteğe bağlılık) esastır. Yolcuyken
yaptığım ve yapılmasından hoşnut olduğum şey, korku halinde ve yolculukta ve
korku hali olmaksızın yolculukta namazların kısaltılarak kılınmasıdır. Korku
halinde ve yolculukta namazları kısaltmadan kılan kimsenin namazı fasit olmaz.
İkinci rekaUan sonra bir teşehhüd miktarı otursa da olur, oturmadan namazını
tamamlasa da olur. Sünnetten yüz çevirmek niyetiyle olursa namazın
kısaltılmasını mekruh kabul eder ve nehyederim. Aynı şekilde sünnetten yüz
çevirmek maksadıyla mest üzerine meshetmeyi terk etmeyi de mekruh sayarım. Bir
kimse sünnetten yüz çevirmek maksadı olmaksızın me st üzerine meshetmeyi tek
ederse, bunu mekruh saymam.
Sadece öğle, ikindi ve
yatsı namazlarının kısaltılacağı hususunda alimler arasında ihtilaf yoktur.
Çünkü bu namazlar normalde dörder rekattıdar ve kısaltılarak ikişer rekat
kılınırlar. Akşam ve sabah namazlarının kısaltılması ise söz konusu değildir.
ifade genelolduğu halde bazı namazların kısaltılacağı, bazılarının ise
kısaltılmayacağı anlamının verilebilmesi Arap dilinin gücünün genişliğinin
göstergelerinden biridir.
Biri dese ki: Bazı
insanlar, emirlerinin Mina'da namazı kısaltmadan kılmalarını hoş
karşılamamışlardır. Buna şöyle cevap veririz: Hoş karşılamamak (mekruh görmek)
iki şekilde olur: Eğer, sünnet olduğu için namazın kısaltılmasını isteyerek
hoşnutsuzluk belirtmişlerse (mekruh görmüşlerse), biz de bu görüşü savunuyoruz
ve biz de namazların kısaltılması hususunda sünnet olanı tercih ediyoruz. Şayet
namazların sadece korku halinde kısaltılacağını düşünerek bu halde namazı
kısaltmayı bir eksiklik gördüğü için hoşnutsuzluk belirtmişlerse, bilinmelidir
ki Hz. Peygamber (s.a.v) korku hali dışında da namazları kısaltarak kılmıştır
ve biz bu görüşü savunuruz. Biz sünnet olan bir şeyin sünnetten yüz çevirmek şeklinde
terk edilmesini mekruh sayarız. Allah doğrusunu daha iyi bilir, geçmiş
nesillerden (selef-i salihinden) herhangi birinin sünnetten yüz çevirmek
şeklinde olmadığı sürece namazı kısaltmayı mekruh saydığını ihtimal dahilinde
görmüyoruz.
Biri dese ki: "Buna
dair deliliniz nedir?" Şu cevabı veririz: Namazı tam olarak kılanlarla
birlikte tam kılmaları, buna karşılık yalnızken iki rekat kılmalarıdır bizim
delilimiz. Ayrıca İbn Mesud evindeyken Mina'da namazın tam olarak kılınmasını
hatn'latmış ve böyle yapanı kınamış, sonra da kalkıp namazı dört rekat olarak
kılmıştır. Bunun sebebi sorulunca da "Ayrılık şer getirir." cevabını
vermiştir. Eğer yolculuk namazının farzı iki rekat olsaydı o kuşaktan hiç kimse
-inşaallah- dört rekat şeklinde kılmazdı. Ayrıca İbn Mesud da evinde yolculuk
namazını dört rekat olarak kılmazdı. Ama olay bizim söylediğimiz gibi
gerçekleşmiştir. Yine yolculuk namazı iki rekat olarak farz kılınmış olsaydı
sefer! olanın mukim imamla birlikte namazı dört rekat şeklinde kılması da caiz olmazdı.
Denebilir ki: Hz. Aişe
(r.anha) şöyle demiştir: Namaz iki rekat olarak farz kılınmıştır. Buna şu
cevabı vermek mümkündür: Hz. Aişe (r.a) yolculukta namazı kısaltarak kıldığı
gibi dört rekat şeklinde de kılmıştır.
Biri dese ki: "O
zaman Hz. Aişe (r.anha)'nın sözünün anlamı nedir?"
Şu cevabı veririz: Demek
istiyor ki: Seferi olanlardan, isteyenler için iki rekat farz kılınmıştır ...
Kelam alimlerinden
bazıları bundan (namazın aslında iki rekat olarak farz kılındığına ilişkin
görüşten) farklı bir görüşü benimsemiş ve şöyle demişlerdir: "Eğer namaz
iki rekat olarak farz kılınmışsa ve yüce Allah da korku halinde namazı
kısaltmaya izin veımişse bu takdirde (sabah) korku namazını bir rekat olarak
kılnıak gerekirdi." Eğer birisi, "Bu görüşü savunanIara ve de Hz.
Aişe (r.anha)'nın sözünü senden farklı tevil edecek birine karşı ileri
süreceğin delil nedir?" dese, ona şu cevabı veririz: Bizim delilimiz
Kitap, Sünnet ve genel icmadır ki bunların yanında ve bunlara karşı ileri
sürülecek bir delil de olmaz. Bu delillere göre seferi kimse mukim imamın
arkasında namazı dört rekat olarak kılar. Eğer seferi namazı iki rekat olarak
farz kılınmış olsaydı ne mukim olanın ne de başkasının arkasında dört rekat
olarak kılmaları hiçbir şekilde caiz olmazdı.
Sonraki için tıkla: